Kayıtlar

Mum Işığı

Yanan bir tane mum yeter sandım karanlığa, Meğer, mum yanmaz; erirmiş,  yeni öğrendim. Yanan ise fitilmiş. Mum eriyip bitse bile, fitil, denize dönmüş mumun içinde, usul usul yanmaya devam edermiş. Fırtınası hiç dinmeyen ıssız bir limanın yıllanmış ama eskiyememiş deniz feneri misali; Yanmaktan yorulsa da sönemezmiş. Kendini aydınlatmaya gücü yokmuş aslında, Kalbi de yetmemiş kendisini yakanı ısıtmaya. Yine de yanar dururmuş, Varlığıyla rüzgarlara kafa tutmaya. Aslında elimi yakmazmış yanan mumun ateşi. Aldığım tek bir nefes ile sönecek sıcaklığına dokunmaya korkmam boşunaymış meğer; Dokununca ateş kalmazmış. Sahi, gözyaşlarım, yanaklarımı ateşten daha çok yakarmış. Bir damla gözyaşı yeter sanırdım, yanan bir mumu söndürmeye; Halbuki, gözyaşının tuzu ateşi iyice dağlarmış. 10 Eylül 2019, Ayvalık

Bir Bardak Adaçayı

Resim
Ay henüz kızılken Ada’daydım bu gece. Ağustos mahmurluğunu üzerinden atamamış Ege’nin rüzgarları Yosunların iyotla karışan o tanıdık kokusuyla dolduruyordu Rum evlerinin avlularını. Anason kokusu ile boyanmış arnavut kaldırımları bildiğimiz gibi; Yine bir tuzak sanki, attığımız her adımın biraz daha farkına vardıran. Bir Eylül daha eksilmiş adımlarımı bir hazan daha tenhalaşmış sokaklara atıyordum Her köşebaşında bir çocuk hevesimle daha çarpışıyordum. Yabancı suretler arasından, eski dostum kocaman gülümsemesiyle karşılıyor beni: Taş Kahve. Sessizliğimin tüm gürültüsünü bir bardak adaçayı ile içmeye çalışıyor, Gözlerim, evimdeki yabancıların arasında, anneannesinin elinden tutmuş “buzlu badem” sırasında bekleyen çocukluğumu arıyordu. Limandan kalkan son “Ayvalık” motorunun sesi, bittiğini fark etmediğim adaçayının boş bardağında yankılanıyor, Onca yıllanmışlığımıza şahit, Taksiyarhis sıvazlıyor sırtımı. Meyhanelerin masalları birbirine karışıyor, boş duva

"You" dizisine dair...Alt Metin : Kadın

Resim
       Kötü kimdir ? Nasıl cezalandırılır ? Birinden nefret etmek ile onu sevmek arasındaki görünmeyecek kadar ince çizginin tam da üstünde yürümek mümkün müdür ? Tüm bu sorular ve daha fazlası aklımı kurcalıyor, sebebi ise hiç ihtimal vermeyeceğim bir internet dizisi. Netflix yapımı “You” dizisinden bahsedeceğim.       Romantik bir aşk hikayesi gibi başlayan girişinden sonra jenerikteki kanlı yazı tipinden içeriğin hiç de öyle olmadığını anliyoruz. 10 Bölüm boyunca Joe ve onun obsesif aşkını izlediğimizi varsayiyor hatta kendimizi buna inandırmaya çalışıyoruz. Hikaye aktıkça, yan karakterlerin de ayrı hikayeleriyle ana tema haline gelen kavram “ Kadin “ algisinin kendisi haline geliyor.     Dizi boyunca işlenen cinayetler var ve öldürülen karakterlerin tamamı bizzat benim de öldürmek istediğim hatta bu yüzden baş kahramanımız Joe’ya içten içe bir sempati duyduğum durumlar. Tabii senaristlerimizin yaratmak istedigi algi tam da bu belki de… Öldürülen ve bilimum sorun sahibi bu

Mavinin En Derin Tonu

Resim
     Dalgalar hemen ayaklarımın altındaki kayalıklarla savaşıyor, rüzgar tenime her değdiğinde dalgalardan bir parçayı daha nefesime katıyordu.Bir adım vardı aramızda yalnızca ; o kendimi bildim bileli aşık olduğum kayalıklara ulaşmaya.Sadece tek bir adım atarsam biliyordum kucaklaşmamızın efsanelere konu olacağını . Kollarımı iki yana doğru açtım, gökyüzüne doğru çevirdim göğsümü. O'nu son kez selamlamak istedim.     Neden hep gökyüzüne bakarız ? Bulutlara dokununca daha mı yakın hissederiz kendimizi Ona. ''Bilmiyorum'' diye fısıldarken yüzümü ısıtan güneşe,nefesim en az benim kadar heyecanlı olan dalgaların hızına yaklaşıyordu. Sadece bir adımın üzerine kurulmuş bir masalın içindeydim.Biliyordum, bir adım sonra ölümsüz olacağımızı.Yüzümde beliren gülümseme deniz ile bedenim arasındaki sessiz anlaşmanın işaretiydi.    Aramızda kalan son bir adımı attım. Yeryüzüne yaklaştıkça büyük bir yapbozun tüm paçaları ayrı ayrı buluşuyor ve suya değdiğinde tamamlanaca

Görünmeyen Fotoğrafın Çocukları / " Pazar Kemarası 1 "

Resim
         Mor Bulutlu Ev çatısı altında süregelen keyifli buluşmalarımızda    Bu tarih itibariyle artık her Pazar Sabahı yayınlanacak olan yazı,bir fotoğrafın üzerine söyleşi misali olsun,    Pazar sohbetimiz bol olsun istedim,bugünden de başlayalım dedim..          Hep "yazılan yazıya eklenen Fotoğraflara" karşın, "Fotoğrafı çekip yazısını eklesek" güzel olmaz mı diye beni düşündüren bu kareyi sizle paylaşacağım öncelikle ;     " Ayvalık'ta sahil kenarı,       Bir Ağustos akşamı,           Saat akşam Yedi suları.. "          Güneşin batacağı saat değil esasında, hatta sorsanız "Ne münasebet!"      Ama tutturmuş bulutlar bir "Yaz Yağmuru" şarkısı,didişip dururlar denizin üstünde.. Nihayetinde uzlaşmışlar,Güneş ile Bulutlar.       Zıtlıklar .   E biz insanlar da severiz ya zıtlıkları efendim,zıtsa çekicidir ,zıtsa güzeldir herşey , bu da o hesabın sonucu bir çok insanın  o anki " ortak nokt

'' Tutunuyor Muyuz ? ''

    '' Çünkü, artık olduğum gibi kalmaya dayanamıyorum...'' dedi, Selim. Bilemezdi Günseli,hikayenin sonunda ne olacağını.Ya da, adı gibi biliyordu sonunu ama bir şey yapmıyordu. Öyle bir kadın çünkü Günseli ; düşünür ama... Kızmıyorum ne Selim'e ne de Günseli'ye.Selim'in yerinde ben olsam ben de aynısını yapardım ; Nitekim Oğuz Atay'ın da böyle düşündüğünü kalbimden biliyorum,hissediyorum.Günseli de böyle diyor mudur acaba ? Selim gitti ama böyle daha mutludur diyor mudur ; yoksa bencilce ''Keşke gitmeseydin'' mi diyordur. Bilinmez ; o da bilmiyordur...     Geçenlerde bir analiz ile karşılaştım,Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar 'ı üzerine.Oldukça ince ve hoş tespitler barındırıyordu.Ama ben başlığında takılı kaldım ; '' Tutunamayanlar'da Tutunan Bir Ses : Günseli Ediz ''  Sahiden tutunuyor muydu peki Günseli ?            Hikayede kendinizi kimin yerine koyduğunuza göre şimdi bana kızabilir ya da çok haklısı

DÖNGÜYÜ TAMAMLA !

Resim
     Bana bir tişörtünü getir,senin için dünyaya tam 2.100 litre su hediye edelim ; var mısın ?    Gelin,kapağını açmaktan korktuğumuz,içi tıka basa dolu dolapların karşısına geçelim ve orada gömülü olan toprağı açığa çıkaralım.Günümüz şartlarında bu yazdıklarım,insanı bir anda sallıyor ; bir şeyler yapabilme güveniyle sarıp sarmalıyor.Gelen merak ile durumu iyice araştırıp,kafanı hafifçe sallayıp '' E hadi o zaman ! '' evresine geldiğinde ise,odandaki o dolabın içinden tabiatı yeniden olması gerektiği yere armağan edeceksin.     2017'nin 5.ayının ilk günündeyiz.Bundan 10 sene öncesinde hayatlarımıza göktaşı misali,anahaber bültenleriyle dahil olan,dönemin dizilerine bile konu edip,günlerce gündüz kuşağında tartıştığımız ''Küresel Isınma'' kavramı,son yıllarda yerini ''Dünyanın Sonu'' temalı çekilen Amerikan yapımı film ve dizilere bıraksa da,şekli kaçan domatesler,çiçek açmayan tarlalar kadar hayatımızın ortasında.Bizim yaptığı